top of page

Başlamadan Biten Aşklar

Koca bir hayat Facebook sayfalarına sığabilir mi? Süzgeçten geçirerek paylaştığım her şey elbette beni temsil ediyor. Bir tür manifestodur sayfanız. Dünyayı, hayatı, olayları nasıl algıladığınız, yaşadığınız, nasıl yansıttığınız, ne kadarını yansıttığınızla ilgilidir. Ancak abartılmamasında çok fayda var.Bu tür sosyal medya ortamlarının insanı gerçek hayattan kopararak zarar verici etkiler yarattığı bilinen bir gerçektir.Karşılıklı oturup muhabbet etmediğim, sesini duymadığım, gözlerine bakmadığım sürece bir insanla yaptığım yazışma asgari nezaket ölçüleri içinde kaleme alınmıştır ve yine temsil özelliği olsa da gerçek değildir. Dostlarımı, arkadaşlarımı ben mutlaka görmek isterim, seslerinii duymak isterim, gözlerine bakmak isterim kokularını koklamak isterim. Çay ikram etmek, mutfağımda pişirdiğim, hazırladığım soframı paylaşmak isterim.

Facebook hesabım üzerinden aldığım pek çok mesaja, mesajın içeriğine bakarak nezaket ölçüleri içinde cevap vermeye azami gayret gösteriyorum. Ancak belirtmeliyim, ben hayatı facebook sayfalarında yaşamıyorum. Internet, sosyal medya ve sağladıkları olanakları her zaman sevdim ve doğru kullanıldıklarında hayatı zenginleştirici tarafları var. Öte yandan hayatım bu sayfalara sığmayacak kadar çok katmanlı ve özeldir. Bazı şeyler ifşa edilmedikleri sürece anlamlıdırlar. Bir ansa bu, kendiniz ve gerçek hayatta o anı paylaştığınız kişi veya kişilerle aranızda kaldığı sürece değerlidir. Bu an, başkaları bilsin, görsün, duysun diye yaşanmış bir an değildir.

Mesajlar... Üstüste mesaj yazan bir bey, en son mesajında "küstük mü, ne oldu? gibilerinden hesap sorar bir tavırla bir mesaj daha yazmış. Ardından, yine cevap alamayınca "ya sen beni sil, ya da ben seni" diye yazmış.(çünkü başka işlerimle ilgileniyordum. Çünkü parkta kızımla yürüyüş yapıyor, kuş seslerini dinliyor ve çimen kokusunu ciğerlerime dolduruyordum. Çünkü parkta yürürken "offline" idim. Çünkü cep telefonu da, mesajlar da, yorumlar da umurumda değildi.Çünkü yürümek, yalnız olmak, ruhumu dinlendirmek hakkımı kullanıyordum.Çünkü işimle ilgili yazışmalarım vardı. Sorumluluklarım vardı. .Bütün bunlar, yani hayatın kendisi, tanımadığınız bir insandan gelen mesajın önündedirler). "Bu ne laubalilik! Ne zaman bu kadar laubali olduk?. Biz tanışıyor muyuz? Neler kurdunuz kafanızda ve ne zaman düşman olduk?" diye sordum kendi kendime ve elbette sildim sanal"arkadaş" listemden.

Dost muyduk ki? Arkadaş mıydık? Sevgili miydik? Aşık mıydık? Neydik? Bir aşk mıydı hayaliniz? O zaman, bu kafayla giderseniz, bütün aşklar başlamadan biter.

Featured Posts
Recent Posts
Search By Tags