Müziğin Şifası Üzerine
Eski zamanlardan beri müziğin şifa vermek üzere kullanıldığını biliyoruz. Müzik duyguların açığa çıkarılması yoluyla benliğimizde bir rahatlamaya yol açar. Ağlamayı unutmuş veya beceremeyen göz pınarları kurumuş kişilerin göz yaşlarını dökmelerine, neşeyi unutmuş olanların neşelenmelerine, öfkelerini bastırmış olanların öfkelerini dışa vurmalarına veya sakinliğe ihtiyaç duyanların sükunete kavuşmalarına yardımcı olur. Sanat dalları içinde insanı en derinden ve derhal etkisi altına alan dal müziktir.
Ben çocukluk yıllarımdan beri müziği duygularımı ifade etmenin, dışa vurmanın doğal bir yolu olarak benimsemiş olduğumu yeni yeni fark ediyorum. Doğal bir ihtiyaç, yoldaş olmuş bana hep. Acıların üstesinden gelmek için dost. Sevinmek için dost. Genç kızlık yıllarımda bana kalan her zamanı, duvarlarına şiirler yazmış olduğum küçük odamda saatlerce gitar çalıp şarkı söyleyerek geçirirdim. Son yıllarda elimi sürmediğim gitarlarım öylece bekliyorlardı yeniden kucaklanmayı. Küsmüş olmalıydım onlara bir veya birçok sebepten. Veya kendimden uzaklaşmış olmalıydım yaşam gailesi içinde. Ancak yalnızca kendim için çalıp söylediğim o zamanları yeniden canlandırmadığım sürece içimde bir şeylerin katılaşmakta olduğunu, böyle devam ederse bu katılaşmanın telafisi imkansız bir başkalaşmaya yol açacağını fark ettim. Bunu idrak etmeme yardımcı olan pek çok etken var. Düzenli okumalarım, matafizik, ruh bilim, bütün o antik öğretiler, yer yüzüne gelmiş bütün o yüce ruhlar, yazarlar, şairler, filozoflar, doğa....Bütün bunlar benim kılavuzlarım. Ve kendim...Ve bir de, karşı evin kapıcısının her sabah bahçeyi yıkarken söylediği şarkılar, türküler. Yalnızca kendisi için, mutlu olduğu için doğallıkla söyleyen bu adamı dinlerken her defasında insan kendisine iyi geldiği için şarkı söylemeli. Yalnızca kendisi için, öylesine, doğallıkla şarkı söyleyemiyorsa içindeki müzik ölmüştür. Ticari bir malzemeye dönüşmüştür. Arkadaşlar tanıyorum, diyorlar ki, artık yalnızca sahneye çıktığımda söylüyorum. Onun dışında hiç söylemiyorum.
Doğada hiç bir şey doğrusal değildir. Dümdüz bir çizgi yoktur doğada. Her şey "non-linear" (doğrusal olmayan) özelliktedir. Şöyle bir bakın etrafınıza. Doğada hiç dümdüz bir çizgi görecek misiniz? Bu iki boyutlu düzlemdeki en basit açıklama. Diğer boyutlardan bahsetmedim bile. Ve duygularımızı itam olarak ifade etmenin doğrusal bir yolu yoktur. Üzüldüğümüzde, bir sevdiğimizi kaybettiğimizde acımıza hıçkırıklarımız, göz yaşlarımız, ahlarımız, ağıtlarımız eşlik etmedikçe dökemeyiz derdimizi. Sözcükler yetersizdir ve bana göre yazı doğrusaldır. Ancak şiirsel özellik kazandığında doğrusal olmayan non-linear bir özellik kazanır ve şiirin insanı etkisi altına almasında bence bu özellik yatar. Sözcükler arasına şairin kattığı, sözcükler ötesi bir şeyler, boşluklar, ışık, sis, pus, hayaller vardır.
Müzik şirrin de ötesindedir. Doğrusal değildir. Evreni yansıtır. Sözcüklerin sınırlaması yoktur orada. İçinde sonsuz olasılıklar barındırır. Bir müzik eserinde sözcükler varsa bile, sözcükler arasını dolduran müzik, insan sesinin organik “non-linear” yapısı onun şfalı etkisini yaratır. Hülasa, müzik doğanın kendisidir. İçinde doğanın harmonisini taşırsa insanı büyüler. Yoksa dayanılmazdır.
İşte bunları söyleyerek “Ay Işığında” adlı aşk şarkısını paylaşıyorum sizlerle. Insula albümüme koyduğum bu parça aşkın o hüzünlü, hasret dolu duygusunu, pozitif bir tavırla en güzel yansıtan parçalardan biri olarak kalbime girmişti. Perdesiz gitar ve kopuzu Merih Aşkın çalıyor, ben söylüyorum.
Doğanın özü aşktır. Her şeyin temelinde aşk vardır. Aşktan mamulüz. Ebeveynleri tarafından istenmeden dünyaya getirilmiş olan, sevgiden mahrum kalmış olanlar diyebilirler ki: Hani, aşk bunun neresinde? O zaman cevabım şu olacak: Ebevneyleriniz bile sizi istemediği halde, siz ki iki hücrenin birbirlerine duyduğu o olağanüstü aşk ve çekim gücüyle dünyaya geldiniz, siz aşkın kendisisiniz. Aşktan yapıldınız. İşte bu yüzdendir ki hepimiz aşk acısı çekeriz. Dünyevi aşkı kaybettiklerinde veya kaybettiklerini sandıklarıda insanların acı çekmeleri de bundandır bence. Bunun çaresi de her daim insanın özüne bakıp kendisinin aşk olduğunu, aşkın her yerde olduğunu kavramasıdır.
Aşkla...